foto: Eyüp KANAR

6 Ağustos 2012 Pazartesi


Başımızdan Bir Has Parti Geçti. --5.8.2012

Şu oldu, bu oldu derken yeni bir parti kuruldu. Adı da Halkın Sesi Partisi kondu. Söylemleri, programı, tarzı tutarlı idi. Ötekileştirmeden, kim yaparsa yapsın doğrusuna doğru diyebilen, yanlışın karşısında durabilen bir parti hiç şüphesiz günün siyasi tablosunda ihtiyaç teşkil ediyordu. Popülist söylemlerden bunalanlar için bir gölgelik gibiydi. Lider sultasını reddediyor, mevcut siyasi partiler kanununu arzuladıkları parti içi demokrasiyi sağlamak için bir engel görüyordu. Milli ve manevi değerlere önem veriyor, aynı itinayı toplumu oluşturan tüm inanç kesimleri için de göstermeyi taahhüt ediyordu. Türk, Kürt ya da başka herhangi bir etnisiteyi kendine daha yakın görmüyor, hepsinin hakkını hukukunu eşit derece gözeteceğini beyan ediyordu. Her zaman mazlumun, masumun, haklının yanında olacağını gür sesle ifade ediyor; güçlüye, zengine, reel politiğe teslim olmayacağını haykırıyordu. İlkeli idi, ortaya koyduğu ilkeler tüm toplum tarafından takdir topluyordu.  Benim gibi bir çokları sanki politik bir rüyanın içinde gibiydik ve gerçekten bu parti bir rüyaya dönüşüverdi; uyanıp tekrar hayatın acımasızlığı, kirliliği ve samimiyetsizliği ile yüzleştik.
Uyanışımız çok yakışıksız oldu. Sanki uykunun en tatlı anında başımıza buzlu bir kova su çarpıldı. Radikal Gazetesi’nde ortaya atılan iddiadan sonra belli ki safça “İddialar asılsızdır, AKP ile birleşme gibi bir durum söz konusu değildir.” gibi kesin bir açıklama bekledik. Kaçamak cevaplar geldi. Alıklığımız devam ettiğinden olacak “Belli ki asılsız iddialar ciddiye alınıp parti’nin imajının zarar görmesini istemiyorlar.” diye avuttuk kendimizi. Ancak iddialar kesilmedi, gündemden de düşmedi. Bakanlar, vekiller, yazarlar konuşmaya başlayıp iş büyüme eğilimine girince “Böylesi partiye daha fazla zarar veriyor, net açıklama yapılmalı.” diye hayıflanmaya başladık. Azar bile yedik iddianın gerçek olmasına zerre ihtimal vermeyen abilerden yapılan açıklamalar nenize yetmiyor diye. “Bu sefer açıklama yapılıyor, Konya’yı bekleyin.” dediler, Konya’da da gönlümüze su serpilmedi. Bazı büyükler konuyla ilgili acil GİK’nu topladı ancak bitiminde bir açıklama olmadı. Sonra…. O da ne? Başbakanlık sekreterliği Başbakan’ın Numan Bey’le görüşeceğini açıkladı. Hala toplantıdan sonra “Tekliflerini dinledim, teşekkür ederek reddettim” açıklaması yapılır diye bekledik ama nafile. Vay anasını, ne günlerdi!… Sadece biz uyutulmamışız, partinin genel başkan yardımcısı bile Numan Kurtulmuş’un yok öle bir şey demelerine inanmış “Bilgim dahilindeydi, yarın Başbakanla görüşeceğiz” diyene kadar uyanmamış.
Kapalı kapılar ardında görüşmeler yapmayacağız diyenler bal gibi yapmış. Gizli bir ajandamız olmayacak diyenlerin olmuş. Milletten başka kimse ile ittifak yapmayacağız diyenler ittifak peşine düşmüş. Reel politiğe teslim olmayacağız diyenler çoktan teslim olmuş. Biz oyunculara ya da oyunun nasıl oynandığına değil oyunun kendisine karşıyız diyenler sahneye çıkma planları yaparmış. Vay anasını, ne aldanmışız!…
“Biz karar vermeyeceğiz, Parti karar verecek. İlgili kurullarda müzakere edilecek” sözüne bile inanıldı yahu.   Oysa bu toplantılarda en ufak bir istişare olmadı. Bu toplantılarda her hangi bir karar verilmedi. Olan zaten birilerince verilmiş kararı kurullara onaylatma, kararsız ve karşı olanları ikna etme çabasıydı. İl başkanları 5′er 5′er odaya alınıp olumsuz görüş beyan edenlere “yeni söz”ler verildi. İl başkanları başında oldukları teşkilatın görüşünü toplantılara götürmedi. Kendi görüşlerini, kendi ikna edilmişliklerini gelip teşkilatlara beyan etti. Anlaşılıyor ki o il başkanlarının gözünde birlikte çalıştıkları teşkilat mensuplarının hiç hakkı hukuku yoktu. Parti içi demokrasi anlayışlarının derinliğini görmüş olduk. Tüm bunlar yaralayıcı olsa bile en çok acıtan birleşmeye muhalif il başkanı ve tepe kadro mensubu en fazla 7-8 kişi olması herhalde. Tam anlamı ile güven sarsılması yaşadık. Acayip durumlardan biri ise partinin üyeleri ve destekçileri %90-95 sanki birleşmeyi destekliyormuş gibi gösterme çabasıdır. Hatta partinin üyelerle ilişkiler komisyonu rastgele 1000 üyeye telefon açıldığını ve sadece %0.75′inin birleşmeye karşı olduğunu iddia etti. 1000 kişi ile görüşülerek %0.75 gibi on binde bir derinlikli bir oran çıkmasının matematik olarak imkansız olduğu, bu beyanın düzmece bir paçavra olduğunu söyleyip itiraz edenler artınca beyanat kaldırıldı. Acayiplerden en acayibi de gidenlerin birleşme karşıtı olanlara tavrıdır, suçlamasıdır. Biz parti kurulduğu günkü gibi, partiye üye olduğumuz gibi duruyoruz. İlkelerimizden, duruşumuzdan dönmediğimiz için rahatsızlar. Öyle ki sonradan rahatsız olamamak, yarın iyiden haksız ve gayri meşru duruma düşmemek için kendilerinden sonra partinin  devamını istemiyor, partiyi kapatmak istiyorlar.
Ne söylüyorlar;
1- Partinin şu anki durumu ortada, bu sonuçtan teşkilatlarda sorumlu.
*Has Parti’nin sahip olduğu imkanların yarısına sahip olmadan onlarca yılı devirmiş, sözünün ve davasının arkasında duran bir sürü parti var. Bu söylenen bir bahane değildir. Bu siyasi mücadelenin çok kolay olacağını, zorluklarla karşılaşılmayacağını mı sanıyordunuz. Zorluklar karşısında dirayet göstermeyenlerin kazanacağı bir şey yoktur. Müslüman oportünist, konformist olamaz. Zafer sabırla, kararlılıkla yürümeye devam edenlerindir.
2- Ak Parti içinden mücadele edeceğiz, Ak Parti’yi değiştireceğiz.
*200 misli büyüğünüz bir teşkilatı hangi mantıkla değiştirebileceğinizi iddia ediyorsunuz? Hepi topu kaç kişisiniz? Ak Parti “Biz hatalıyız, gelin bizi düzeltin” diye mi sizi çağırıyor sanıyorsunuz? Böyle bir girişimde bulunduğunuzda sizi hoş karşılamalarını, sizi dinlemelerini mi bekliyorsunuz? Yahu siz Ak Parti’de parti içi demokrasi görüyor musunuz? Giden büyüklerden Numan Bey dahil en fazla 5-6 kişi parti yönetimine alınacak. İl teşkilatlarından katılanlardan Ak Partili olamamış olanlar ise bir daha ki kongreye kadar pasifize edilip, dışlanacak. Olacak olan budur.
3- Aynı şeyleri söylemeye, aynı şeyleri savunmaya Ak Parti içinde de devam edeceğiz.
*Her şeyden önce dün söylediklerine bağlılığı olanın zaten Ak Parti’ye katılımı düşünülemez. Geçiniz bu ayağı. Ak Parti’ye katılarak yediğiniz sözlerden geriye kaç söz kaldı. Hadi geriye kalan o birkaç şeyi Ak Parti içinde söylediniz, savundunuz diyelim bunun bu millete ne faydası olacak? Has Parti mevcutken söylendiğinde iktidara baskı unsuru oluyor, oy vb. kaygılarla iktidarı daha dikkatli adım atmaya zorluyordu ve tarihe şerh düşülmüş oluyordu. Ak Parti’de söyledikleriniz partinin dışına çıkmayacağı gibi küçücük bir azınlık olduğunuz için partiye de zerre etkisi olmayacak. Lider partisi olduğu için en nihayetinde Erdoğan ne derse o olacak. Çok rahatsız edici olursanız da güle güle denecektir. Numan Kurtulmuş için bile durum büyük ölçüde bu şekildedir.
Ne söylemiyorlar;
Has Parti kurulduğu gün ile bugün arasında ne değişti? O zaman yeni bir parti kurulmasını gerektirecek kadar gidilmeyecek bir parti olan Ak Parti’de hangi müspet değişiklikler meydana geldi de şimdi gidilebilir bir parti oldu? Has Parti’nin kuruluş gerekçeleri ve hedeflerinden hangisi gerçekleşti ya da şu an yok? Ak Parti artık vahşi emperyalizmin, vampir kapitalizmin uygulayıcısı, oyuncusu değil mi? Ak Parti artık toptan karşı olduğumuz sistemin bir parçası değil mi? Bu soruların cevabını alabilmiş değiliz.
Millet’in bir ferdi, Has Parti üyesi ve teşkilatlarda çalışmış; emek, zaman ve para harcamış biri olarak ben bana verilen sözlerin tutulmadığını, bana yalan söylendiğini düşünüyorum. Bir kere kandırıldığım insanların ortaya savurduğu yeni sözlere inanacak ta değilim. Ak Parti’ye katılımda da her hangi müspet bir durum görmüyorum. Bu gelişmenin millete, devlete ve siyasete vereceği zararlara ise bugün hiç girmiyorum. Ayrıca o konu hakkında ki görüşlerimi kendim için bir not olarak yazacağım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder