'Erdoğan'ın Köşk'e çıkmasını kolaylaştırır'
HAS Parti eski Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, "Numan Kurtulmuş Tayyip Bey’in Cumhurbaşkanı seçimini de kolaylaştırabilir, gelecekte AK Parti iktidarının da devam etmesini kolaylaştırabilir" dedi.
ntvmsnbc
Güncelleme: 15:47 TSİ 09 Ağustos. 2012 Perşembe
İSTANBUL
- HAS Parti eski Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, Genel Başkan
Numan Kurtulmuş'un AK Parti'ye geçmesi ile ilgili değerlenedirmelerde
bulundu.
Bekaroğlu,
"Halkın Sesi Partisi ile bugünden yarına bakan, başbakan olunmadığını
gören Numan Kurtulmuş’a Tayyip Erdoğan, ''al sana etkili yer, bir daha
da çağırmam'' deyince gitti" diye konuştu.
Numan
Kurtulmuş'un rant, zenginlik ve para peşinde olmadığını söyleyen
Bekaroğlu, Kurtulmuş'un AK Parti'ye geçmesinin nedeninin statü ya da
hizmet olabileceğini belirtti.
Tayyip
Erdoğan'ın Kurtulmuş'u çağırma nedeniyle ilgili de şunları söyledi:
"Önümüzde hem cumhurbaşkanlığı hem belediye seçimleri AK Parti'nin en
yumuşak karnı belediyeler, buradaki yolsuzluklar, usulsüzlükler, rant
dağıtımı, paylaşım dolayısıyla Numan Bey gibi bu işlere bulaşmamış bir
aktörü alarak bir şekilde kendi eksikliklerini gidermiş olacak. Bu
Tayyip Bey’in Cumhurbaşkanı seçimini de kolaylaştırabilir, gelecekte AK
Parti iktidarının da devam etmesini kolaylaştırabilir. Bunlar
beklenilerek davet edildi diye düşünüyorum."
Fars Haber Ajansı Türkiye bürosuna konuşan Bekaroğlu'nun röportajı şöyle:
Merhum
Erbakan’ın İslami partisinden ayrılarak HAS parti adlı başka bir İslami
parti kuran Prof Numan Kurtulmuş'un AK Parti’ye katılma nedeni nedir?
Bunda Suriye meselesinin bir etkisi var mı?
Kime
sorarsanız buna farklı bir cevap verir. Numan Kurtulmuş herhalde şöyle
diyecektir; zor zamanlardan geçiyoruz, güçleri birleştirmek lazım, yerel
güçler bir araya geliyor, Türkiye'yi kurtarmak, yeniden inşa etmek için
gidiyoruz diyecektir. Yaptığı işi idealize bahaneler çıkarabilir ama
bana soracak olursanız tamamen çok basit bir şey, Halkın Sesi Partisi
ile bugünden yarına bakan, başbakan olunmadığı, daha etkili bir yere
gelinmediğini gören Numan Kurtulmuş’a Tayyip Erdoğan, ''al sana etkili
yer, bir daha da çağırmam'' deyince gitti. Daha evvel de teklifler
almıştı Tayyip Erdoğan'dan. Bu sefer son fırsat diye gitti. Bu kadar
basit.
Daha evvelki teklifleri kabul etmedi mi?
Etmedi,
şimdi “Halkın Sesi Partisi’yle, bu küçük partilerle olmuyor, gideyim
orada hazır büyük bir parti var onla hizmet edeyim, ben de bir şey
olayım, memleket için bir şeyler yapayım” dedi.
Sadece hizmet için mi?
Bilemem
tabi, insanın içini ben nasıl okuyayım. Numan Bey’in öyle rant peşinde,
zenginlik, para peşinde koştuğunu sanmıyorum. Statü olabilir. Hizmet
olabilir.
Bunun Suriye politikasıyla ilgili olduğunu düşünmüyorsunuz?
Sanmıyorum
ama birçok şey var. Tayyip Bey, neden Numan Bey’i çağırdı diye bakmak
lazım bence. Numan Bey’in kabul etmesi çok büyük bir olay değil ben size
söyleyeyim.
Recep Tayyip Erdoğan neden Numan Kurtulmuş’a kendilerine katılma teklifinde bulundu?
Tayyip
Bey neden çağırdı? Birkaç şeyden dolayı, bir; Öncellikle Tayyip Bey ve
Tayyip Bey’e destek veren İslami camianın önde gelenleri, kanaat
önderleri Tayyip Bey cumhurbaşkanı olduktan ya da bir şekilde devre dışı
kaldıktan sonra AK Parti iktidarını ya da Müslümanların iktidarını
nasıl sürdürebiliriz sorusunu soruyorlar. Gerçekten hem muktesebatı
olan, hem halkta karşılığı olan, hem Tayyip Bey’den sonra bu işi
götürecek bir adamları yok AK Parti içerisinde. Önümüzdeki seçimde hem
cumhurbaşkanlığı hem belediye seçimleri AK Parti’nin en yumuşak karnı
belediyeler, buradaki yolsuzluklar, usulsüzlükler, rant dağıtımı,
paylaşım dolayısıyla Numan Bey gibi bu işlere bulaşmamış bir aktörü
alarak bir şekilde kendi eksikliklerini gidermiş olacak. Bu Tayyip
Bey’in Cumhurbaşkanı seçimini de kolaylaştırabilir, gelecekte AK Parti
iktidarının da devam etmesini kolaylaştırabilir. Bunlar beklenilerek
davet edildi diye düşünüyorum.
AK Parti’nin iç ve dış politikasını, özellikle Suriye politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bana
göre AK Parti Türkiye'nin temel problemlerini çözemedi. AK Parti
iktidara geldiğinde bir tanesi bu vesayet-demokrasisi, yani ordunun
hükümete baskın olması meselesiydi. Birtakım iyileştirmeler oldu tabi
darbe müdahaleleri açığa çıkarıldı yargılanıyor. (Ergenekon, Balyoz
gibi) Birtakım yasal değişikliklerde yapıldı ama esasen bu vesayet
sistemi dediğimiz “ordunun siyasi iktidarın üzerinde durduğu ve sürekli
baskı uyguladığı” sistem, 12 Eylül sistemi bütün kurumları, anayasası ve
yasalarıyla beraber devam ediyor. Dolayısıyla Adalet ve Kalkınma
Partisi 10 yılık iktidarında Türkiye'nin bu en temel problemini,
demokratikleşme dediğimiz problemi radikal bir şekilde, kökten,
bütünüyle çözebilmiş değil.
AK Parti Kürt meselesine güvenlikçi politikalarla yaklaşıyor
Türkiye'nin
bir başka önemli sorunu, belki de en başta gelen sorunudur; Kürt
meselesi, bu konularla ilgili birtakım adımlar attı gibi ama hala daha
evvel devlet Kürt meselesine hangi temel politikalar ile yaklaşıyor
idiyse AK Parti’de aynı politikalar ile yaklaşıyor. O nedenle bir sürü
adım atılmış olmasına rağmen bir sürü tavizler verilmesine rağmen Kürt
meselesinde de 2002'de bulunduğumuz noktadan çok ileri gitmiş değiliz.
Onlar da güvenlikçi politikalarla yaklaşıyorlar, onlar da Kürtleri
halkları, ikna etmek, kandırmak, burada tutmak için vermek zorunda
oldukları kadar hak vermek zorunda oldukları kadar hak veriyorlar.
Gerçekten bir hak isteme yaklaşımıyla yaklaşmıyorlar. Evet, bir hak var
bunun, tartışması olmaz. Ama böyle değil yani… Ne mesela; Kürtçe konuşma
ve eğitim. Sen kimsin de bana bu hakkı vereceksin yani? Bu zaten doğal
bir hak, bunun pazarlığı olur mu? Hala onların pazarlığı içindeler.
Niye, çünkü güvenlikçi politikalarla yaklaşıyor, devleti merkez alıyor,
insanı merkez almıyor. Kürt meselesi de duruyor, hala insanlar ölüyor şu
anda biz burada konuşurken Şemdinli'de büyük bir savaş var. 100'e yakın
PKK'lının öldüğü haberleri var, ama resmi bir şey yok. Askerler ölüyor
bir kısmı sakatlanıyor bir sürü şey. Kan akmaya devam ediyor, Türk-Kürt
çatışması devam ediyor. Daha dün Muğla'da bir otel, savaş yerine döndü
iyi ki insanlar ölmedi Türk-Kürt çatışması oldu, dağ çatışmasının
ötesinde. Otele gidiyorsunuz, “Kürtler girer Türkler giremez” kavgası.
Bu çözülmüş değil.
Türkiye’de başörtüsü meselesi de halen çözülmemiş
Türkiye'nin
temel meseleleri başörtüsü meselesi hala çözülmüş değil, yarın bir
iktidar değişikliği olduğu zaman üniversitelerde ve başka yerlerde yasak
devam edecek. Memurun başörtüsü örtmesine yanaşmıyor bile AK Parti,
öğrencilerle ilgili yasal alt yapısı düzenlenmedi evet bazı
üniversitelere defacto girebiliyor, göz yumuyorlar ama hükümet bunu
kökünden çözmedi fakat memurun başörtüsü konusuna zaten hiç yanaşmadı,
kabul etti, CHP kadar karşı çıkıyor neredeyse öyle saçma sapan şey olur
mu? Demokratik bir ülkede insanlar elbette ki inançları gereği bir
kıyafet giyinecekler. Ama bununla devlet dairesinde memur olamayacaklar.
Bunların hesabı pazarlığı olur mu? AK Parti bunu da çözmüş değil.
Türkiye’de gelir dağılımı adaletsizliği var
Diğer
mesele; fakir fukara, gelir dağılımı yani ekonomi ve işsizlik meselesi.
Türkiye'de ithalat ihracata dayalı sıcak paraya dayalı bir büyüme söz
konusu ama bu büyümenin adil bir şekilde dağıtıldığına dair hiçbir
işaret yok. Türkiye'de orta sınıf yok oluyor mesela. Tayyip Erdoğan'ın
en çok kendine güvendiği konu ekonomidir, oysa bu saha en kırılgan
alanlardan biridir. Türkiye ekonomisi çok kırılgan, çok sıkıntılı bir
problem var şu anda cari açığımızı İran'a sattığımız altınla
karşılıyoruz. 4,5 miyar dolarlık altın veriyoruz İran'a. Sıkıntı çok.
Türkiye dış politikada sıfır sorundan maksimum sorun yaşıyor
Dış
politika, sıfır sorun çok iyiydi değil mi başlangıçta. İran ile de çok
iyiydi. Türkiye arabuluculuklar yaptı biliyorsunuz Brezilya ile falan.
Ama bir anda bağımsız politikalar olmadığı için, hayali Ahmet
Davutoğlu'nun akademik fantezilerinden ibaret olduğu için, içi
doldurulmadığından, bir anda çöktü. 'Sıfır sorun'dan şu anda maksimum
soruna doğru gidiyoruz. Gürcistan'dan, Ermenistan'a, İran'a, Irak,
Suriye, Yunanistan belki bu taraftan bir Bulgaristan ve Rusya ile
problemimiz çok gibi gözüküyor. Bütün dış politikalarımızda bir problem
var; ama daha önemlisi şu anda yanı başımızda Suriye'de Türkiye'nin ve
İran'ın da yanlışları ile (özellikle suçluyorum bu iki ülkeyi) büyük bir
trajedi, dram yaşanıyor, her gün yüzlerce insan ölüyor, güzelim şehir
yakılıyor, yıkılıyor, medeniyet değerleri yok ediliyor; Bağdat'ta da,
Irak'ta da aynı şey oldu. Daha da kötüsü buradaki alev bütün bölgeyi
sarabilir, yıllarca kan akabilecek mezhebe dayalı bölgesel bir savaşa
dönüşebilir, ülkeler arası olan bir savaş kötüdür daha da kötü olan iç
savaştır. Halklar arasındaki savaştır, iç savaşlar, çatışmalar, mezhep
savaşları böyle tehlikeler var. Bunun böyle olmasında Türkiye'nin,
özellikle Ahmet Davutoğlu'nun saçma, yanlış, içi doldurulmamış
politikaları sebep oldu demiyorum ama etkisi var.
Bugünkü Suriye meselesinde Türkiye’nin büyük bir yanlışı vardır
Bugün
Suriye’de yaşananlardan Türkiye'nin, ciddi bir katkısı vardır. İran da
yanlış yapıyor. Biz bu problem başladığı zaman HAS Parti’li Numan
Kurtulmuş ile beraber defalarca çağrı yaptık dedik ki; ''Bu iş NATO'ya
havale edilerek değil, bu iş bu bölgede çözülür, silahsız halk
ayaklanmaları desteklenmelidir. İran ve Türkiye gerekirse Rusya'da,
Beşar Esad'ı seçim yapmaya zorlayabilir, ikna edebilirlerdi. Türkiye'de
işin içine girerek bölgede taraf değil, hakem görevini sürdürmeliydi.
İran'ın da lehinedir, Arap halkının da lehinedir, Beşar Esad'ın da
lehinedir, Türkiye'nin de lehinedir. Bunu yapmadılar, orada bir
hesaplaşmaya girildi maalesef kan gövdeyi götürüyor, mezhep kavgasına
doğru gidiyor. Burada Ahmet Davutoğlu'nun Türkiye'ye büyük bir vebali
var, tarih bunların yakasına yapışacak.
Suriye'nin
düşmesi halinde Arz-ı Mevud'u savunan İsrail'in bölgedeki durumunda ne
gibi bir değişiklik bekliyorsunuz? Bu durumun Bölge ve İslam ülkelerine
yararı olacak mı?
İsrail
bu işin neresinde? Herhalde en mutlu olan İsrail ve Amerika'dır.
Bölgede, bölge halkları, bölge güçleri birbirini yiyor, insanlar ölüyor.
İsrail, Amerika bir tek para harcamıyor, uçak uçurtmuyor, ekonomi
tahrif olmuyor, bir tek askeri ölmüyor ama işte bölge yıkılıyor,
yakılıyor ve insanlar ölüp duruyor. Herhalde en karlı çıkan İsrail
oluyor. Fakat bir taraftan da bölgede Suriye düşerse diye büyük bir soru
sorulabiliyor ama bölgede her şeyi devletler politikası olarak
görülmemesi gerekiyor. Suriye düşerse, Hizbullah, Lübnan, Filistin,
düşer; fakat zaten düşecekler bunlar çünkü insani merkezli bir temelde
oturmuyor. Eğer İran, Suriye halkının demokrasi talebini bizzat kendisi
destekleseydi belki de Suriye düşmezdi. Ben Türkiye'yi eleştiriyorum
diyorum ki; ''Sen Beşar Esad’ı düşürmeye çalışıyorsun ki düşüyor ve
ondan sonra Hizbullah da, Filistin de ciddi bir şekilde düşüyor. İran da
çok ciddi bir şekilde hedefte. Fakat başka dengelerle bunları tutmak
gerekiyor.
O dönem, İran ile Türkiye'nin ne yapması lazımdı? Veya yapılacak bir şey kaldı mı?
Bence
hala var. Ne yapmaları lazım? Türkiye ile İran bir araya gelip bu
coğrafyada birlikte hareket etmeli.. Türkler, Farslar, Kürtler, Araplar
temel olarak bu dört halk var. Bu dört halktan birisinin başı ağrırken
öbürünün rahat olması mümkün değil, öbürünün de ağrımaya devam eder.
Dolayısıyla bunları bir araya getirebilecek bir otorite var mı? Yok.
Arapları bir araya getirebilecek bir otorite var mı? Yok. Türkiye öyle
değil, Türkiye'de öyle bir otorite var ve aklı başında, bütün bunları
zamanında bakmış, konuşmuş bir başbakan, bir yönetim var. İran'da, İslam
Devrimi var şimdi bunlar Fars’ın da, Türk’ün de, Kürt’ün de, Arap’ın da
huzur içinde olmasından geçtiğini göremiyorlar mı? hala şu anda bile
Türkiye ile İran bir araya gelerek baskıyla Beşar'ı seçime ikna
edebilirler, bu hala mümkün… Türkiye ile İran girsin desinler ki; biz
ateşkes istiyoruz. Beşar da durdursun, muhalifler de hakem biziz, kefili
biziz, altı ay içerisinde Suriye'de seçim yapacağız. Beşar da bu
seçimden sonra gidecek” desin.. Türkiye ile İran bunu söylerse dünya,
bir şey yapamaz, provokatörler de bir şey yapamaz ve akan kan tak diye
durur ve bundan sonrası içinde bölge içerisinde bölgede çok önemli
inisiyatif alır bu iki ülke. Türkiye ile İran siyasi olarak birbirleri
ile güçlerini tüketerek bir yere varamazlar. Türkiye ile İran
birbirlerinin gücünü arttırarak devam edebilirler. İran zayıflayınca
Türkiye güçlü olmaz, Türkiye zayıflayınca İran güçlü olmaz. Türkiye
güçlü olacak ki İran güçlü olsun, İran güçlü olacak ki Türkiye güçlü
olsun. Bunu niye görmüyorlar? Biz nasıl Müslümanız da bunu göremiyoruz,
bunu görmemiz lazım Türkiye ile İran bütün bu bölgeye huzuru, barışı
birlikte getirebilirler, ama tabii ki isterlerse ve öncelikle
birbirlerine güvenirlerse. Nükleer arabuluculukta, Brezilya ile yaptığı
çalışmada nasıl bir anda etkili oldular? Şimdi de güvensinler
birbirlerine.
Suriye'de şu an bir Kürt oluşumu var, bu oluşum Türkiye'nin toprak bütünlüğü üzerinde nasıl bir etki yaratabilir sizce?
Bence,
Türkiye aklını kullanırsa hiçbir etki yaratmaz. Bana göre Türkiye 30
senelik (daha öncesi de var) PKK meselesinde bugün imkanların en çok
hazır olduğu bir dönem yaşıyor Türkiye. Çünkü Kürt meselesi sadece
Türkiye'nin sıkıntısı değil, bölgenin sıkıntısıdır. Kürt meselesi bir an
evvel çözülmezse, Kürtlerin hakları teslim edilip rahatlatılmazsa ne
İran, ne Irak, ne Suriye ve Türkiye rahat edemez. Bunu şu anda çözmek
içinde Türkiye'ye büyük bir fırsat. Şu anda Türkiye Kürtlerinin hakkı
teslim edilecek bir çözüm Türkiye'de geçerli olsun. Irak'ın da, Kuzey
Suriye'nin de Kürtleri Türkiye'ye bakar. Orada efendim bir yapı var,
tamam yani güzel, Barzani denize çıkmak istiyor bir sürü komplolar
kurabiliriz. Oranın yapısını ben biliyorum, adım adım gezdim ne kadar
Kürt var bir yerde Kürt var öbüründe Arap var, Hıristiyan var, Türkmen
var öyle tek halkın olduğu bir yapı yok ki dolayısıyla Türkiye'nin bence
Kürtlerden korkmasına gerek yok, Kuzey Irak'ta ki defacto durumda genel
tablonun içinde çok can sıkılacak bir şey değil. Türkiye çıksın eşit
yurttaşlık temelinde Kürt meselesini çözsün Türkiye'nin Kürtleri asla
ayrılmak istemeyeceklerdir. Türkiye, Suriye'nin Kürtlerine de, Irak'ın
Kürtlerine de model olsun. Irak'ın Kürtleri bize model oluyor, şu işe
bakın, Barzani'yi rakip alıyor, bu kadar imparatorluk geleneği falan
yani. Barzani'nin bu coğrafyaya vaziyet etmesi küçümsemek için
söylemiyorum ben asla ama sorunları çözmesi mümkün mü? Yardımcı olabilir
ancak, Türkiye vaziyet edebilir sorunları çözebilir İran ile birlikte
vaziyet edip, sorunları çözebilirler. Dolayısıyla ben böyle Suriye'nin
kuzeyindeki Kürt defacto yapısını biraz abartılmış buluyorum, biraz
karikatürize ediyorum, tabii bir sorun, ama Türkiye'nin güvenliğini çok
ta tehdit etmez yani.
Mavi Marmara ve ‘one minute’ olayı bugün ne aşamada?
Tayyip
Erdoğan İsrail'i dümdüz ediyordu Mavi Marmara'da. Türkiye'nin deniliyor
ya dış politikada prestijinin en yüksek olduğu dönem dünya lideri
Tayyip Erdoğan. Bunun hikaye olduğunu gördük son birkaç senedir. Mavi
Marmara'da bağırdı, çağırdı ne yaptınız İsrail'e ve İsrail özür mü
diledi? hayır, askeri anlaşmaların bir kısmı askıya alındı. Diğer
anlaşmalar, ticaret her şey devam ediyor. Tayyip'te yerine oturdu.
Suriye ile ilgili de bağırdı çağırdı, işte Türkiye'nin gücünü denemeyin,
uçak düştü sonra yok füzeyle düştü, yok uçaksavarla düştü, yok kendi
kendine düştü burada da rezil oldu, susup yerine oturdu. Bu şekilde
yerine oturmak epey bir meseledir. Şimdi de haddinizi bildiririz diyor,
sen artık inandırıcı olmaktan çıktın sayın Erdoğan kusura bakma,
üzgünüm, sen kendi başına hiçbir şey yapamazsın, senin yaptığın tek şey
var sınırda karakolumuza iki kurşun geçti NATO'nun 5. maddesini
işletelim, NATO müdahale etsin Tayyip Erdoğan, sen busun. NATO gelsin
sınırımıza, çünkü Suriye bizim sınır karakolumuza ateş etti dersin.
“NATO üyesi bir ülkeye saldırı yapıldı gelsin NATO, Suriye'ye saldırsın”
dersin... Tayyip Erdoğan’ın bu bağırmaları, kükremeleri hepsi hikaye.
Benim eski Genel Başkanım Numan Kurtulmuş da böyle bir partiye gidiyor.
Birçok
ülkede atom bombaları depolanmışken, İran'ın barışçıl nükleer
çalışmalarının engellenmek istenmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Hata
payı kitlesel ölümler olan bir teknolojiye izin verilmemesi,
yasaklanması gerektiğine inanıyorum. Bırak atom bombasına nükleer
bombayı, nükleer enerjinin insanlığın baş belası olduğunu düşünüyorum.
Genetik soykırım yapan bir teknolojiden söz ediyoruz. İlke olarak ben
nükleer teknolojiye karşı bir insanım, bir Müslüman olarak nükleer
silahlara hepten karşıyım. Fakat burada bir haksızlığın olduğu da ortada
İsrail'in elinde şu kadar nükleer başlık İran'ın elinde ise bırak
nükleer başlığı, nükleer enerji bile olmaz. Bu çifte standart tabi,
böyle bir ayrımcılık kabul etmeyiz ama Müslümanların nükleer silah ve
enerji yarışına girmesini tasvip etmem, düşmanın bütün silahları meşru
değildir, düşmanın elinde olan bazı silahlar, Müslüman’ın elinde olmaz,
Müslüman’a haramdır. Zaten İran’ın lideri Ayetullah Hamenei de bunu
söyledi, “atom bombası üretmeyiz, çünkü haramdır” dedi. Müslüman’a
''Savaşta insaflı olun'' diyor, kadınları, çocukları, yaşlıları
öldürmeyin çevreye zarar vermeyin, ekinleri bozmayın. Nükleer silah öyle
değil ki düğmeye basıyorsun hiçbir ayrım yapmadan kadın, çocuk herkesi,
her şeyi dümdüz ediyor. Prensip olarak Amerika'nın, Pakistan'ın,
İsrail'in elinde nükleer enerji varken, İran'ın da elinde nükleer enerji
olması gerekir bu konuda haksızlık var. Ama işin ilkesel boyutuna
geliyorum esasen nükleer enerji bir silah olarak Müslüman’ın elinde
olamaz. Bu silah sakıncalı bir silahtır.
ABD
başkanı Obama ile Erdoğan'ın telefon görüşmesi sırasında Obama'nın
elinde beyzbol sopası ile çekilmiş bir fotoğraf servis edildi. Bunu
nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu mesaj nedir?
Eğer
beyzbol sopasıyla Amerikan başkanı elinde sopa, Suriye'ye, Türkiye'ye
mesaj vermeye çalışmışsa tuhaf bir şey bu yani. Beyzbol sopası esprisi
çok eski. Aba altından sopa gösterdi derler ya…
Sizce burada bir tehdit mi var?
Yani,
o şekilde göstermeye çalışıyorlar çok bayat bir mesaj tarzı eğer böyle
bir şey ise, tesadüfen de adamın elinde olabilir. Beyzbol seviyormuş
falan. Ama yani bu sopalı fotoğrafın servis edilmesi önemli. Bana göre
işte burası anlamlı. Adamın biri tesadüfen çekmiş olabilir ama bu
şekilde servis edilmesi, Beyaz Saray’dan yayınlanması tuhaf. Beyzbol
sopası neyi temsil gösteriyor, ''kafasına vur'' gibi bir anlamda
kullanmış olabilirler. Türkiye ne diyecek yani, Beşar Esad'a mı diyor,
ona diyorsa ona zaten her gün söyleniyor beyzbol sopası göstermeye gerek
yok, zaten saldırıyorsunuz, havaya uçuruyorsunuz. Türkiye'ye de bir
mesaj verdiğini sanmıyorum bence tesadüfen çekilmiştir oradan servis
edenlerde aşağıdaki uzmanlar, danışmanlar eğer böyle bir şey
beklemişlerse çok bayat bir mesaj verme tarzı.
CHP, ''Suriye'de ki tablonun sebebi AK Parti’dir'' siz ne diyorsunuz?
Türkiye'ye
bağlamak fazla bir şey olur ama Türkiye'nin de yanlış politikaları şu
anda Arap Baharı’nın gelip Suriye'ye saplanmasında etkili faktörlerden
bir tanesi, bütünüyle odur diyebilmek mümkün değil. Bu eğer İsrail'in
oyunu değilse, eğer dünya sisteminin oyunu değilse, Türkiye ve İran
akıllı bir şekilde bu politikaları bozabilirdi. Türkiye ve İran
barışmadan bu coğrafyada barış olmaz. Batılı güçler, emperyalist
güçlerin en çok korktukları şey Türkiye ile İran'ın barışması. Türkiye
ile İran kavgasının sürekli devam etmesini istiyorlar.Türkiye ile İran
kavga etmeye devam ederlerse Araplar da birleşemez, Arapları da
birleştirecek olan Türkiye ile İran'dır.. Bakın, kaynaklarımız heba
olmaya, yağmalanmaya devam ediyor.
CHP
Suriye'nin toprak bütünlüğü için biz bir rapor hazırlıyoruz diyor ve AK
Parti’nin Suriye konusunda başarısız olduğunu söylüyor.
Bence
başarısız AK Parti ama, CHP'de büyük bir konuda rapor hazırlasın da
görelim yani. Ana muhalefet partisi falan hikaye. CHP sadece konuşuyor,
ama ciddi bir politika ortaya koyamıyor, AK Parti’nin yaptıklarına karşı
çıkma ötesinde bir politika ortaya koymadı şimdiye kadar. Bence ana
muhalefet partisinin ciddi bir rapor hazırlaması, ana muhalefet
partisinin bir ülkede iktidara alternatif olması demokrasinin
sağlandığını gösterir, güvencedir, inşallah hazırlar.
Geç kalmadılar mı?
Geçte kalmış olsalar da, hazırlasınlar.
CHP'nin geçmişini göz önüne alırsak bu raporda samimi olacaklarını düşünüyor musunuz?
Samimiyet
ölçecek bir şeyimiz yok, değişiyoruz diyor, yeni CHP diyorlar bu da
yeni CHP'nin ilk icraatı olsun, güzel bir şey yapsın. Niye peşinen hayır
diyelim ki? Keşke güzel bir şey getirebilseler Türkiye'de Kürt sorunu
konusunda CHP'nin, kötü bir sicili var değil mi ama geldi mecliste
başbakanla görüştü, meclisteki partilerle görüştü olmadı bu iş yürümedi
ama bir adım atmak istiyorsa fırsat verilmelidir. CHP'nin Türkiye'nin
değişmesine katkı sağlaması önemli çünkü kurucu parti. Bürokrasi,
Türkiye'nin değişmesine karşı çıkan yerel unsurları ikna edilmesi
konusunda CHP çok önemli. Hiçbir yerde barış, taraflardan biri yenilerek
gelmez böyle bir şey yok, barış insanlar yok edilerek gelmez
dolayısıyla barışın gelmesi için tarafların ikna edilmesi gerekiyor,
tarafların katkı sağlaması gerekiyor, CHP'nin de katkı sağlaması
gerekiyor bence.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder