Siyaset simyacıları
21 Temmuz 2012 Cumartesi
Has
Parti ile Ak Parti buluşması, Numan Kurtulmuş'un Ak Parti'ye geçme
kararı, hala son günlerin en çok konuşulan konularından birisi.
Varsayımlar, öngörüler, hesaplamalar... Formülleri dinlerken sanki
Türkiye'yi İsviçre'deki Cern merkezi gibi hissettim. Zannedersiniz
siyasetin her bir faktörü denetimli laboratuar koşullarında yapılıyor.
Üstelik oralarda bile 2+2'nin hep aynı sonucu verdiğinden kimse emin
değil. Bu konuda yorum yapanları nedense altın bulma ümidiyle gece
gündüz çalışan hayalperest ortaçağ simyacılarına benzetiyorum. Eskiden olsa "vay vay Milli Görüş gömleğini çıkarmadılar, demedim mi ben size" türü yazılar okurduk. Şimdilerde ise böyle yazılar yerine (aleni ya da gizli) güya milimetrik, şaşmayacağına inanılan bilim-kurgu-siyaset öngörülerini okuyoruz.
Diğerleri nasıl sanal ve gerçeklerden uzak ve kasıtlı ise bunlar da öyle diye düşünüyorum.
Ramazan vesilesi ile herkese tevekkül öneriyorum.
...
Numan Kurtulmuş'un Ak Parti'ye geçmesi, bir kan uyuşmazlığı ortaya çıkarmaz. İki partinin seçmen kitlesi de zemini de ilkesel olarak benzerlikler gösterir. Yani kimse kimseyi yadırgamaz. Kişisel tepkileri, düşmanlıkları olanları ayrı tutuyorum tabii ki!
Has Parti, İslamcı bir muhalefet çizgisinde duruşu olan, yer yer toplumcu-sol siyasetin slogan ve söylemlerini benimsemiş bir partiydi. Ancak beslenilen kültürel kaynaklar, siyasi dili oluşturan öğeler, değerler kapsamında hiç bir zaman Ak Parti ile birbirine zıt bir çizgiye sahip olmadı.
Aynı numaralı fıkralara gülen, aynı sembollere sahip çıkan, aynı yazarların fikirleri ile şekillenen zihniyet dünyaları ile birçok noktada aynı ortak yaşam paydalarına sahiptiler.
Ak Parti kurulduğu andan itibaren sağ görüş içinde yelpazesini çok geniş tutu. İçinde barındırdığı görüşleri sağ yelpaze içinde ideolojik olarak sınırlandırmadan, bir uçtan bir uca genişletebilecek bir potansiyele sahipti. Hatta sağa yakın duran sol kesimi de bu yelpazenin içine aldı. Meclis'ten teşkilatlara bu yaklaşım partinin dinamizmini sağlayan bir güç olarak da hep varlığını korudu.
...
Her katılım ve farklılığın kan uyuşmazlığı olmadığı sürece zenginliğe dönüşmesi, Parti'yi güçlendiren bir siyasi çekicilik de ortaya çıkarıyor.
Ancak bu katılımlar katılan kişi açısından da Parti açısından da öyle çok da kolay olmuyor. Partinin çekirdek ekibini korumak isteyenler, bizi bozar diyenler, kişisel rekabet süreçleri içinde her katılımı kendi mevki ve makamları ya da kariyer planları için tehdit olarak algılayanlar mevcut ve hep olacak. Ancak siyaset, bu duygulara rağmen ortak paydalarda hareket etme stratejisi üzerine kurulduğunda geliştirici bir hal alıyor. Yoksa konular dar alanda kısa paslaşmalar, biz bize konuşmalar şeklinde devam edip gidiyor.
Bu nedenle kan uyuşmazlığı olmadığına inandığım değerli isimlerin siyasi görüş farkları olsa dahi Ak Parti'ye katılımlarını destekliyorum. Eski siyaset alışkanlıkları, bu tür katılımları genellikle pazarlıklar üzerinden örgütlemeyi adet edinmişken burada bu tavırların tamamen terk edilmesi, siyaseti daha da güçlendiriyor.
Siyaset mekanizmasının güçlenmesi ise sanıldığının tersine etki yapacak daha demokratik bir toplum için daha güçlü bir sinerji oluşturacaktır. Ayrıca parti içi statükocu eğilimlerin kemikleşmesine mani olacaktır.
Ayrıca tarihte simyacıların çabaları çoğu zaman başarısızlıkla sonuçlanmış. Bundan da ders almak lazım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder